Hatay'da gönüllülerin inşa ettiği 'Barış Okulu'
Hatay'da, uluslararası kültür ve barış organizasyonu olan sivil toplum girişimi platformu SERVAS ile İstanbul Kent Üniversitesi iş birliğinde, doğal bir kültür merkezi özelliği taşıyacak 'Barış Okulu' inşa ediliyor. Sürdürülebilir tarımın da yapılacağı kampüste, dünyanın dört bir yanından gelecek gönüllülerle kültür ve bilgi paylaşımı gerçekleştirilecek.

Kentte 2009'dan bu yana yöre halkının evlerinde, yerli ve yabancı kişilerin katılımıyla, kültür ve bilgi etkileşimi sağlayan SERVAS'ın Barış Okulu, yaşanan deprem felaketinin ardından yerleşik kampüs için kolları sıvadı. SERVAS'ın projesine destek veren İstanbul Kent Üniversitesi de İç Mimarlık öğrencileri için yaz stajının burada yapılmasına karar verdi. SERVAS gönüllüsü ve İngilizce öğretmeni Mehmet Ateş'in Antakya ilçesi Ekinci Mahallesi'ndeki boş arazisine yapılacak kampüs için İç Mimarlık öğrencisi 20 kişi gönüllü staj olarak bölgeye geldi. Permakültür yasalarına göre inşa edilen kampüste öğrenciler tarafından toprak, taş, kamış gibi doğal malzemelerle kümes, bostan, çocuk oyun alanı ve çeşitli eğitimler düzenlenecek yapının bulunduğu kompleks inşa edilmeye başlandı. Komplekste çalışarak mesleki kazanımlar sağlayan öğrenciler yine yöre halkının evlerinde konaklayıp onlarla vakit geçirerek de hem kültür paylaşımı yapmaya hem de depremin yaralarını bir nebze de olsa hafifletmeye çalıştı.

'BİRÇOK ANLAMDA ÇOK BOYUTLU BİR SÜREÇ OLDU'

Proje hakkında bilgi veren öğretim görevlisi Aslı Kıyak İlgin, öğrencilerin bu sayede hem mesleki olarak kendilerini, hem de deprem bölgesinde halkla dayanışmayı geliştirdiğini söyleyerek, "Sadece üretmek değil ürettiğimizi anlamak önemli. İnsanlarla görüşüyoruz, röportaj yapıyoruz. Onların evinde konaklıyoruz. Birinci sınıf öğrencileri için bu yaşta bu süreçlere girmek, dayanışmanın öğrenilmesi açısından önemli. Antakya'yı gözlemliyoruz. Yemek kültüründen tutun, dil konuşmaları, deyimler, sözler, oyunlar, yaklaşımlar görüyoruz. Havasını, doğasını görüyoruz. Hani birçok anlamda çok boyutlu bir süreç oldu bizler için. Çevredeki toprakları analiz ettik ve toprak yapılar yapıyoruz. Kamışlardan hemen bir konstrüksiyon kurabiliyoruz. Buralara oturma birimleri, oyun alanları, bank türünde şeyler yaptık. Kamışın, birçok kullanım alanları var. Onları değerlendiriyoruz ve iyi şekilde seçildiğinde, kullanıldığında sağlam olan bir malzemedir. Gerekirse ara ara tadilat da yapılabilir ama hemen bir mekan kurulabiliyor. Bunun farkında olmak, bunun değerini bilmek gerekiyor" dedi.

'DEPREMDEN SONRA KÜLTÜR VE BİLGİ KAYBI YAŞANDI'

Mehmet Ateş ise bu topraklarda doğduğuna değinerek, "Yaşanan depremlerden sonra köyüme geri döndüm. Barış Okulu kampüsünü korumak için uğraşıyoruz. Dünyanın her yerinden insanlar birbirlerinin evlerinde konaklayarak, ön yargıların yıkılmasını ve kültürleri birbirleriyle takas etmeyi sağlıyorlar. Buraya yurt dışından ve içinden gelen insanlar, bilgi birikimlerini uygulamalı olarak paylaşıyor. Bu uygulamaların içerisinde, küresel ısınmayla alakalı ders, müzik dersi ve farklı dillerin dersi mevcut. Buna ek olarak el işleri, doğa gezisi ve çocuk hakları konularını işlemek de dahil. Gelen insan, fotoğrafçılık, sinema, film çekimi bilgileri varsa bunları da öğretiyor. Herkes bildiği en iyi şeyleri çevresindeki insanlara öğretiyor. Depremden sonra Antakya'da oluşan yıkım ve göçten sonra kültür ve bilgi kaybı çok fazla yaşandı. Dünya insanlarını buraya çekerek, kültür, ilim, eğitim ve sanat alanındaki kayıpları telafi etmek istedik. Bu kampüsü inşa ederek çocukların istedikleri zaman gelip eğitimlerini burada alabilmelerini amaçladık. Tüm dünyadan yıl boyunca bir sirkülasyon olması gerektiğini düşünüyoruz. Burası tamamen bittiğinde permakültür yasalarına uygun, aynı zamanda doğayla bütünleşik ve eğitimin de olduğu bir mekan olacak" diye konuştu.

İstanbul Kent Üniversitesi İç Mimarlık birinci sınıf öğrencisi Recep Talha Avcı da "Burada yerel halkla iç içeyiz. Burada hep beraber güzel bir vakit geçiriyoruz ve çalışıyoruz. Daha önce böyle bir deneyimim olmamıştı" dedi.

İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden projeye destek veren mimarlık öğrencisi Ağra Yerlikaya da kampüste doğayla insanın bütünleştiği alanlar oluşturduklarını anlattı.

Gallery