Marmara Havza Yönetim Heyeti Toplantısı Beşiktaş'ta bulunan bir otelde gerçekleştirildi. Toplantıya İstanbul Valisi Davut Gül ve Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü Afire Sever ve Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan yetkililer de katıldı. Toplantıda Marmara'da yer alan havzalarda su yönetimi, tasarruf, taşkınlarla mücadele ve kuraklık gibi konular ele alındı.
"ÇOĞU YERDE 500-600 METRE, 700 METREDE SU ÇIKIYOR"
Vali Gül, "Su yönetimi, suyun korunması, sadece yapısal tedbirlerle sonuç alınacak bir mesele değil. Vatandaşımızın, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşlarının suyun özellikle ticaretini yapanların, herkesin ortak kararlılığıyla bu mesele korunabilir. İçme sularında da bu böyle, kullanma suyunda da böyle, sulama suyunda da böyle. Şimdi baktığımızda özellikle sanayide yer altı suları çok kullanılıyor. Çoğu yerde 500-600 metre, 700 metrede su çıkıyor. Bunun sürdürebilir bir tarafı yok. Sonra, boya sanayi başta olmak üzere bazı sanayi dallarında hem çok su kullanıyorlar hem suyu kirletiyorlar. Arıtma sisteminde bir düzen olmadığı için dolayısıyla da çıkan bütün su kullanılmadan ya da düzenli bir şekilde arıtılmadan sulama suyunda da kullanılamadan maalesef heba olmuş oluyor. Bizim özellikle sanayinin teknolojisini yenilemesi lazım. Daha az suyla, daha tasarruflu suyla, daha verimli bir şekilde aynı üretimi yapabilecek duruma gelmeniz lazım. Aynı şekilde kirliliği fazla olanların kaynağında arıtarak bütün suyu kirletmeden, bütün atıkları kirletmeden bir düzenlemenin yapılmasında fayda var. Bunu vatandaşlarda, hemşehrilerimizle, sektörde zaman zaman bu talepleri görüyoruz. Bu sıkıntıyı görüyoruz kullanma suyuyla ilgili de, daha doğrusu içme suyuyla ilgili de evde her kullandığımız bir metreküp suyun 300 kilometre, 400 kilometre uzaklıkta geldiğini bilerek kullanmamız lazım" dedi.
"İKLİM DEĞİŞİYOR, HIZLA TÜKETİYORUZ"
Gül, "Şehirleri oluştururken, suyu kullanırken dere yataklarının imara açılmasından tutun da dere yataklarındaki sanayileşmeden tutun da suyun gelişine ve arıtmasına kadar her bir meselenin üzerinde aslında saatlerce konuşulabilecek bir sıkıntımız var. Bu planlamayla birlikte inşallah gerek şehirlerin büyüklükleri gerek şehirlerin doğru yerde konuşlanması sulama suyunun, içme suyunun, kullanma suyunun bir standardının getirilmesi, bunun bir maliyetinin gelmesi. Bizde hep şöyle denir ya. Bir şeyin çok ucuz olduğunu anlatmak için yani, çok olduğunu anlatmak için 'su gibi' derler. Ama maalesef öyle bir zenginliğimiz yok. İklim değişiyor, hızla tüketiyoruz. Dolayısıyla da iklim değişikliğinin de daha artacağını varsayarak dünyadaki ürün deseninin değişeceğini varsayarak Türkiye'nin de bundan etkileneceğini, daha önce portakal yetişen yerlerde belki otuz sene sonra, kırk sene sonra başka bir ürünün yetişeceğini de düşünerek, planlayarak topyekün planlamaya ihtiyaç var" diye konuştu.